-
1 old-timer
(bir iste, bir yerde) eski olan kimse; yasli adam -
2 Hand
el;an \Hand von yoluyla;aus erster/zweiter \Hand birinci/ikinci elden;von \Hand elden;jdm die \Hand geben birine eline vermek;jdm die \Hand schütteln birinin elini sıkmak, biriyle tokalaşmak;linker/rechter \Hand sol/sağ elde;linker/rechter \Hand sehen Sie... sol/sağ elde... görüyorsunuz;eine \Hand voll bir tutam [o avuç dolusu];alle Hände voll zu tun haben ( fam) işi başından aşkın olmak;etw aus der \Hand legen bir şeyi elinden bırakmak;etw in die \Hand nehmen bir şeyi eline almak; ( fig) bir şeyi ele almak;in die Hände klatschen el çırpmak;etw zur \Hand haben bir şeyi el altında bulundurmak, bir şey elinde bulunmak;jds rechte \Hand sein ( fig) birinin sağ kolu olmak;zwei linke Hände haben ( fam) elinden bir şey gelmemek;sich mit Händen und Füßen verständigen ( fam) el kol yordamıyla anlaşmak;sich mit Händen und Füßen gegen etw wehren ( fam) bir şeye canla başla karşı koymak;mit leeren Händen eli boş olarak, elini kolunu sallaya sallaya;ein gutes Blatt auf der \Hand haben eli iyi olmak;\Hand und Fuß haben tutarlı olmak;die \Hand im Spiel haben bir işte parmağı olmak;es lässt sich nicht von der \Hand weisen, dass...... olduğu yadsınamaz;\Hand in \Hand el ele;\Hand in \Hand mit jdm arbeiten biriyle el ele çalışmak;freie \Hand zu etw haben bir şey yapmakta serbest olmak;das liegt auf der \Hand bu elle tutulur gözle görülür;von der \Hand in den Mund leben elden ağıza yaşamak;er ist bei ihnen in guten Händen onların yanında iyi ellerdedir;in festen Händen sein ( fam) sözlü olmak;etw von langer \Hand planen bir şeyi uzun uzadıya planlamak;etw unter der \Hand verkaufen bir şeyi el altından satmak;jdm etw zu treuen Händen übergeben birine bir şeyi emanet vermek;jdm etw in die \Hand drücken birinin eline bir şey sıkıştırmak;jdm in die Hände fallen birinin eline düşmek;etw aus der \Hand geben bir şeyi elinden çıkarmak;jdn in der \Hand haben birini avcunun içinde tutmak;jdm aus der \Hand lesen birinin el falına bakmak;zu jds Händen birinin eline, birine verilmek üzere;Hände hoch! eller yukarı!;Hände weg! çek elini!;eine \Hand wäscht die andere ( prov) bir el bir eli yıkar, iki el bir yüzü yıkar -
3 خبير
خَبِير1. bilir kişiAnlamı: belirli bir konudan iyi anlayan2. anaçAnlamı: deneyli, bilgili, kurnaz3. erbapAnlamı: bir işi iyi yapan kimse4. eksperAnlamı: uzman, bilirkişi5. malumatlıAnlamı: bilgili6. âlimAnlamı: bilgin7. kompetanAnlamı: uzman, yetkili8. tecrübeliAnlamı: tecrübesi olan9. uzman10. ustaAnlamı: bir sanatta uzman11. emektar -
4 دلالة
Iدَلَالَة1. kerte2. delâletAnlamı: kılavuzluk, aracılık3. izAnlamı: belirti, nişan, alamet4. logoAnlamı: simge, sembol, rumuz, alâmetifarika5. belgi6. kılavuzlukAnlamı: kılavuz olma durumu7. amblemAnlamı: soyut bir şeyin, bir kavramın sembolü olan varlık veya eşya, belirtke8. eserAnlamı: iz, ışaret, im9. belirtiAnlamı: alâmet, nişanIIدِلَالَة1. komisyonculukAnlamı: komisyoncunun yaptığı iş2. acyo3. simsarlıkAnlamı: komisyonculuk4. komisyonAnlamı: bir işte aracılık yapan kimseye bırakılan yüzdelik, simsariye -
5 مستهل
IمُسْتَهَلّaçılışAnlamı: yeni bir kurluşun çalışmaya başlaması, açılmaIIمُسْتَهِلّ1. çömezAnlamı: birinin bir işte yetiştirdiği, acemi2. acemiAnlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş -
6 سابق
IسابَقَölçüşmekAnlamı: yarışmak, müsabaka yapmakIIسابِق1. maziAnlamı: geçmiş2. peşinenAnlamı: başlangıçta3. sabıkAnlamı: geçen, önceki, eski4. evvelkiAnlamı: önce olan, önceki5. geçenAnlamı: bir önceki6. as7. öncekiAnlamı: evvelki, mukaddem, sabık8. eskiAnlamı: bir önceki, sabık -
7 مبتدئ
مُبْتَدِئ1. deneyimsizAnlamı: deneyim kazanmış olan2. çömezAnlamı: birinin bir işte yetiştirdiği, acemi3. yeniAnlamı: işe yeni başlamaış4. acemiAnlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş -
8 مبدئ
مُبْدِئ1. çömezAnlamı: birinin bir işte yetiştirdiği, acemi2. acemiAnlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş -
9 ناشئ
ناشِئ1. veletAnlamı: oğul, çocuk2. bızdıkAnlamı: ufak çocuk3. gençAnlamı: yaşı ilerlememiş olan kimse4. çömezAnlamı: birinin bir işte yetiştirdiği, acemi5. çocukAnlamı: küçük yaştaki oğlan veya kız6. acemiAnlamı: bir ışin yabancısı olan, eli ışe alışmamış, bir ışı beceremeyen, ışinde ve mesleğinde ilerlememiş -
10 affaire
n f1 iş [iʃ]◊C'est mon affaire. — Bu benim işim.
◊Occupe-toi de tes affaires. — Başkasının işine burnunu sokma.
2 scandale rezalet3 marché iş [iʃ]4 iş [iʃ]a kişisel eşyab ticari işler6 faire l'affaire iş görmek◊Ce tournevis fera l'affaire. — Bu tornavida işi görür.
7 les affaires étrangères dışişleri8 dâva9 avoir affaire à qqn birine muhatap olmak -
11 причастность
жего́ прича́стность к э́тому де́лу несомне́нна — bu işte dahli / parmağı olduğu kuşkusuzdur
-
12 moonlighting
-
13 лепта
katkı* * *жвнести́ свою́ ле́пту во что-л. — bir şeye katkıda bulunmak; bir işte emeği geçmek
-
14 aktiv
1) faal, aktif, etkin;sich \aktiv an etw beteiligen bir şeye aktif olarak katılmak, bir işte aktif rol oynamak -
15 beiwohnen
bei|wohnenvi ( geh) hazır bulunmak (-de), katılmak (-e);einer Sache \beiwohnen bir işte hazır bulunmak;einem Treffen \beiwohnen bir toplantıya katılmak -
16 اختصاصي
اِخْتِصَاصِيّ1. bilir kişiAnlamı: belirli bir konudan iyi anlayan2. mütehassısAnlamı: uzman3. uzman -
17 بارع
بارِع1. uzAnlamı: işe yatkın, becerikli2. klâsAnlamı: üstün nitelikli3. üstAnlamı: birine göre yüksek aşamada olan kimse, mafevk4. başatAnlamı: başkaları arasında güç ve önem bakımından başta gelen, hakim, dominant5. mahirAnlamı: becerikli, usta6. hünerli7. marifetliAnlamı: ustalıklı, hünerli8. maharetliAnlamı: eli işe yatkın, becerikli, usta9. as10. ustaAnlamı: eli uz, mahir11. acarAnlamı: güçlü, becerikli, çevik ve enerjik bir kimse12. eziciAnlamı: ağır basan, üstün13. becerikliAnlamı: elinden iş gelen -
18 حاذق
حاذِق1. uzAnlamı: işe yatkın, becerikli2. mahirAnlamı: becerikli, usta3. hünerli4. marifetliAnlamı: ustalıklı, hünerli5. maharetliAnlamı: eli işe yatkın, becerikli, usta6. as7. acarAnlamı: güçlü, becerikli, çevik ve enerjik bir kimse8. ustaAnlamı: eli uz, mahir9. eziciAnlamı: ağır basan, üstün10. becerikliAnlamı: elinden iş gelen -
19 ماهر
ماهِر1. hinoğluAnlamı: çok kurnaz2. mahirAnlamı: becerikli, usta3. hünerli4. marifetliAnlamı: ustalıklı, hünerli5. hinoğluhinAnlamı: çok kurnaz6. maharetliAnlamı: eli işe yatkın, becerikli, usta7. as8. eziciAnlamı: ağır basan, üstün9. ehliyetliAnlamı: yeterlikli, yeterli10. ustaAnlamı: eli uz, mahir11. acarAnlamı: güçlü, becerikli, çevik ve enerjik bir kimse12. becerikliAnlamı: elinden iş gelen -
20 متخصص
مُتَخَصِّص1. bilir kişiAnlamı: belirli bir konudan iyi anlayan2. mütehassısAnlamı: uzman3. uzman
См. также в других словарях:
işte — e. 1) Bir şey gösterilirken veya bir şeye işaret edilirken söylenen bir söz, aha, ahacık Hani kitap? İşte size anlattığım adam. İşte, korktuğum başıma geldi. 2) Anlatılan bir sözün sonucuna gelindiğini gösterir İşte bütün manzara budur! R. E.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iste’fa’ — ə. 1) bağışlanmasını xahiş etmə, əfv istəmə; 2) bir vəzifə və ya qulluqdan könüllü çıxma; 3) yaşının çoxluğuna görə, tutduğu vəzifədən uzaqlaşma … Klassik Azərbaycan ədəbiyyatında islənən ərəb və fars sözləri lüğəti
komşunu iki inekli iste ki kendin bir inekli olasın — başkasının iyi durumda olmasını iste ki Tanrı da seni ondursun anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
al sana bir ... daha — yeni bir aksilik olduğunda bezginlik bildirmek için işte anlamında söylenen bir söz Al sana bir bela daha! … Çağatay Osmanlı Sözlük
dokuz körün bir değneği — birçok kimsenin tek yardımcısı, tek dayanağı Dokuz körün bir değneği, işte bir kızımız var. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kabahati (birine veya bir şeye) yüklemek — işlediği bir suçu başkasının üzerine atmak Bu işte kabahati sobaya yüklemek lazım geliyor. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
her işte bir hayır vardır — kişi, kötümserliğe kapılmamak için olup biten her işi hayra yormalıdır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
ben yokum (veya ben bu işte yokum) — ben bu işe karışmam anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
dahli olmak — (bir işte) bir işe karışmış olmak, bir işte parmağı olmak Yok, paşa kardeş, bu zaferde benim dahlim yok. F. F. Tülbentçi … Çağatay Osmanlı Sözlük
methali olmak — (bir işte) bir işe karışmış bulunmak, bir işte parmağı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dikiş tutturamamak — bir işte veya bir yerde herhangi bir sebeple uzun süre kalmamak … Çağatay Osmanlı Sözlük